Çocukluk eşyalarınızı saklamanızın "asıl" nedeni nedir?
Melinda Deck Kaynak:
Wall Street Haberler
Türkiye : www.wsj.com.tr
 |
Jean Tutle |
Dolabınız sizin hakkınızda ne söylüyor?
|
 |
Kendinizle yüzleşin
Profesyonel organizatörler ve terapistler bazı
adımlar atarak eşya biriktirme sorununuzu çözmenizde yardımcı
olabilir.
Küçük adımlarla başlayın: Eğer biriktirdiğiniz eşyaların hepsini
elden çıkaracak vaktiniz yoksa, bu işleme küçük adımlarla başlayın.
Mesela alarmınızı 15 dakika sonraya kurun ve eşyalarınızın ne
kadarını atabildiğinize bakın. Dikkat ve odaklanma konusunda sorun
yaşayan insanlar için bu işlemi belirli zamanlara bölmek faydalı
olabilir.
Eşyalarınızı başkalarına verin: İşe yarayabilecek eşyalarınızı
kullanabilecek başka insanlar bulmanız sizi tedirgin etmek yerine
eşyalarınızı ziyan etmediğiniz için suçluluk duygusunu hafifletir.
Fotoğraflarını çekin: Eski balo elbiseleriniz, şapkalarınız,
formalarınız veya diğer nostaljik nesnelerin fotoğraflarını çekerek
o anıları saklayabilirsiniz. Ayrıca çok daha az yer kaplamış
olursunuz.
"80/20" kuralını unutmayın: Çoğu insan hayatlarının yüzde 80'inde
sahip olduğu kıyafetlerin yalnızca yüzde 20'sini giyer.
Giymediklerinizin çoğu size dar veya bol gelen, eski görünüşünüzü ve
anılarınızı anımsatan eşyalardan ibarettir. Kıyafetlerinizin sizin
için ne anlama geldiğini anlamaya çalışın. Jennifer Baumgartner
kitabında şöyle diyor: "Eğer ilerlemek istiyorsanız, geçmişi unutun.
Bunu yapmak için de öncelikle kıyafet dolabınızdan başlayın."
Sayım yapın: Sahip olduğunuz ve ihtiyaç duyduğunuz kaç tane
pantolon, ayakkabı, kravat ya da elbise var? Challenging
Disorganization Enstitüsü başkanı Linda Samuels, kendinize bir sınır
koymanız gerektiğini söylüyor.
Alışveriş yaparken titiz olun: Almak istediğiniz eşyayı gerçekten
kullanacak mısınız yoksa içinizdeki duygusal bir boşluğu doldurmak
için mi alıyorsunuz? Üzerinde hala etiketleri duran kıyafetler ve
ayakkabıların olduğu bir dolap, ikinci sorunun cevabı. Kompulsif
biçimde alışveriş yapan insanları tedavi etme konusunda uzmanlaşan
psikolog April Lane Benson, "İhtiyacınız olmayan şeyleri almanın bir
sınırı yoktur," diyor.
Ayrılık denemesi yapın: Eğer eşyalarınızdan ayrılmak size kötü
hissettiriyorsa, bir süreliğine onları ortadan kaldırın ve kendinizi
nasıl hissettiğinizi anlamaya çalışın.
|
Jennifer James ve eşinin fazla eşyası yok ancak çocuklarının eski eşyalarını
atmakta zorlanıyorlar. Oklahoma'daki evlerinin bahçesindeki kulübe eski
oyuncaklar, küçülmüş kıyafetler, sanat eserleri, çocukların okullarından gelen
mektuplar, iki bebek yatağı, bir beşik ve tahta bir at ile dolu.
46 yaşındaki halkla ilişkiler danışmanı Jennifer James, "Ne zaman o eşyalardan
kurtulmayı düşünsem ağlayacak gibi oluyorum," diyor. James altı, sekiz ve on
altı yaşındaki çocuklarının büyüyüp çocukluklarına dair hiçbir şeyi saklamadığı
için kendisinden nefret etmesinden korkuyor ve şöyle diyor: "Sanırım tüm bu
eşyaları saklayarak bir gün çocuklarıma 'Bakın, sizin masumiyetinizi sakladım.
Sizi sakladım!' diyebileceğimi düşünüyorum."

Hissettiğimiz yoğun duyguların çoğu, sakladığımız eşyaların arasında gizleniyor.
Bir yığın okunmamış gazete, giyemediğiniz kıyafetler, tarihi geçmiş elektronik
cihazlar ve hatta boş margarin kutuları... Sakladıklarımızın tümü en derin
düşünce ve duygularımızı yansıtıyor.

Profesyonel olarak organizasyon ile uğraşanlar arasında eşya biriktirmekle
ilgili artan bir farkındalık var. Müşterilerin neyi, niçin sakladığını bilmeleri
gerekiyor. Aksi halde tüm eşyalar saklanmaktan ziyade yalnızca birikiyor. Bazı
durumlarda terapistler, organizatör iş birliği halinde çalışarak müşterilerinin
psikolojik şeytanlarıyla baş etmesine yardım ediyor.

Ulusal Profesyonel Organizatörler Birliği'nin (The National Association of
Professional Organizers) New York şubesi başkanı Collette Shine, "Yaptığımız iş
müşterilerimizin dolaplarını düzenlemekten çok daha öte," diyor ve ekliyor,
"Onların duygu ve düşüncelerine hitap ediyoruz."

Özellikle de büyük bodrum katına sahip olan insanlar için eski ve kullanılmayan
eşyaları saklamak bir sorun yaratmıyor. Ancak çoğu insan sakladıkları eşya
yığınının içinde boğulduğunu söylüyor.

New York, Bronx'taki Montefiore Tıp Merkezi'nde psikoloji eğitimi yöneticisi
olan ve aşırı durumlarda istifçilere yardım etmek için telefon görüşmeleriyle
sorunu çözmeye çalışan Simon Rego, "Sakladıkları eşya yığından rahatsız olan
müşterilerim var. Ancak bu insanlar eşyaları atma fikrine de dayanamıyor,"
diyor.
Bazı durumlarda kronik düzensizlik hastalığı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk ve demans hastalığının semptomları
olabilir. Bu hastalıklarla uğraşan vakaların hepsi planlama yapma, odaklanma ve
karar alma konusunda zorluk yaşıyorlar.
Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association; APA) tarafından
yayımlanan Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı'nın (The
Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) en son güncellenen
versiyonunda "değerleri ne olursa olsun elindeki eşyalardan vazgeçme konusunda
büyük bir zorluk yaşamak" olarak tanımlanan "istifçilik", tam anlamıyla bir
psikiyatrik bozukluk. Medyanın tüm ilgisinin yanı sıra, yalnızca yüzde 2 ila 5
oranda insan bu kritere uyuyor.
Eşyalarınızdan vazgeçememe durumunuz ayrılık kaygısı, kompulsif alışveriş yapma,
mükemmelliyetçilik, ağır iş yapma ve beden imgenizle ilgili sorunlara yol
açabilir. Ayrıca bu sorununuzla baş etmek istememeniz de görmezlikten gelme,
anksiyete ve suçluluk duygularını tekrar tekrar yaşamanıza yol açabilir.
Ancak çoğu durumda psikologlar eşya biriktirmenin "kognitif" hatalar dedikleri
yanlış düşüncelerle ilgili olduğunu söylüyor. Bu yanlış düşüncelerle ortaya
çıkan işlevsiz davranışlar kontrolden çıkabilir.
Bu düşüncelere en büyük örnekler: "Buna bir gün ihtiyacım olabilir," "Belki
ilerde değerlenir," "Bu eşyaları kilo verirsem (ya da alırsam) giyerim."
Simon Rego, "Hepimizin böyle disfonksiyonel düşünceleri olabilir. Bunda bir
sorun yok," diyor. Ancak Rego, asıl olayın bu düşüncelerin asılsız olduğunu
kavrayıp "Belki başkasının işine yarar," diyerek o eşyalardan vazgeçebilmemiz
olduğunu söylüyor.
Kendisi de Ikea'dan aldığı mobilyalarla gelen alyan anahtarlarından yaklaşık 600
adetini biriktirdiğini kabul ediyor.
En çok saklanmak istenen ve vazgeçmesi en zor olan eşyalar duygusal anlamları
olanlar. Rego, anılarımızı canlandıran eşyaları atmak istememizin doğal olduğunu
ancak bazı insanların o eşyadan vazgeçmeyi, anımsattığı insandan vazgeçmekle bir
olduğunu sandığını söylüyor.
Bir eğitim ve araştırma grubu olan Challenging Disorganization Enstitüsü'nün
başkanı Linda Samuels, sadece yapmış olmak için bir eşyayı atmanın hiçbir
mantığının olmadığını belirtiyor.
Samuels, "Sizin için önemli olanın ne olduğunu bulun ve onu destekleyen bir
ortam yaratın," diyor.
Jennifer James'in eşi ve vergi denetmeni olan Robert McCollum, kızlarından
birinin kırdığı bir peri asasını hazine gibi sakladığını söylüyor.
"Anılarımı kaybetmek istemiyorum ve profesyonel bir organizatöre ihtiyacım yok.
Ben hepsini düzenli bir biçimde saklıyorum," diyor. Ayrıca tek sorunun daha
küçük bir eve taşınmalarıyla ortaya çıkabileceğini de ekliyor.
Bazen insanların tutunduğu anılar kendilerinin farklı bir hali ya da daha mutlu
zamanları. "You Are What You Wear" adlı kitabın yazarı ve psikolog Jennifer
Baumgartner, "Dolaplarımız kendi iç dünyamıza açılan birer penceredir," diyor.
Baumgartner, "Düşünün ki üniversitedeki takımınızın formasını saklıyorsunuz."
diyor ve ekliyor, "Kendinize şunu sorun: O tecrübeyle ilgili en sevdiğiniz kısım
ne? O mutluluğu yakalamak için şimdi ne yapabilirsiniz?"
Genellikle "Belki başkası kullanır," düşüncesinin insanları gazete, dergi, eski
elektronik cihazlar gibi eşyaları saklamasına yol açıyor. Biraz hayalgücüyle her
şey karalama defteriniz ya da Cadılar Bayramı kostümünüz için işe yarayabilir.
Baumgartner, gelecekte kullanacağını düşündükleri eşyaları atmak istemeyen
insanlara en kötü senaryoyu düşünmeleri gerektiğini söylüyor: "Ya Cadılar
Bayramı için o tütüye ihtiyacınız olursa? Ne yaparsınız? Artık her şeyi
eBay
- eBay-0,02%'den
satın alabiliyorsunuz."
Bazı insanların sürekli olarak devam eden sorunları olabilir. Örneğin fotoğraf
ve görsel iletişim ürünleri üzerinde New York'taki evinde çalışan Larry
Auerbach'ın 55 metrekarelik evinde binlerce kitap, yüzlerce müzik CD'si,
afişler, posterler ve 1980'li yıllardan kalma finansal kayıtlar bulunuyormuş.
Auerbach, yetişkinlerin katıldığı bir dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğu destek grubunda Collette Shine'ı dinlemiş ve sayısallaştırmayla ilgili
görüşlerinden etkilenmiş. Pek çok ev ziyaretinde Shine, neyi ufak parçalara
ayırması, neyi taratması ve neyi gelişmiş bir dosyalama sistemine kaydetmesi
gerektiğini konusunda Auerbach'a yardım etmiş.
Bunun üzerine saatlerini DVD ve CD'lerini bilgisayara kopyalamakla, kılıflara
koymakla ve plastik poşetlere geçirmekle harcadıktan sonra Auerbach, "Aklıma şu
soru geldi: Neden bunları saklıyorum ki?" diyor. Bir kısmını kütüphaneye
bağışlayıp kalanlarını sokağa bırakan Auerbach, "Başka birinin onları kullanıyor
olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Onlar çöp değil," diye belirtiyor.
Collette Shine, bir dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu vakalarının
kağıt ve eşya yığınları yüzünden sıkıntılı hissettiklerini söylüyor: "Kendi
kendilerinin üstüne gidiyorlar ve hata yapmaktan korkuyorlar." Ancak bu vakalar
yeni karar verme yetenekleri kazanarak eşya biriktirmeye hiç başlamayabilirler.
İnsanlar eşyaları elden çıkarmak için çok düzenli ve çok hızlı mı olmalı? Tabii
ki bu soruya vereceğiniz cevaplar da kişiden kişiye değişiyor. Önemli olan
davranışlarınızın sizi veya başkalarını stres altına sokmaması.
Baumgartner, "Suçum sabit görülüyor. Ailem benimle dalga geçiyor," diyor ve
ekliyor, "Eşyaları elden çıkarma konusunda kendimi kontrol edemiyorum. Çoğu
zaman giyecek hiçbir şeyim olmuyor.
Kaynak:
http://www.wsj.com.tr/article/SB1000
1424052702303714604580029063569585650.html?dsk=y&ref=/home-page
"
Kaynak:
http://www.wsj.com.tr/article/SB1000
1424052702303714604580029063569585650.html?dsk=y&ref=/home-page
|